Sütün arkasındaki gerçekler

Doğduğumuzda anne sütü, yaşımız büyüdükçe inek sütü derken, süt ve süt ürünleri hayatımızın büyük bir kısmını oluşturuyor. Bu süreçte birçok hastalık akut veya kronik bir şekilde hayatımıza uğruyor. Şanslıysak bu misafirlik kısa sürüyor ancak yanlış beslenme tarzı, sedanter yaşam, beslenme hakkında doğru bilinen yanlışlar kronik hastalıklara yakalanma riskimizi yükseltiyor. Bu yazımızda sütün arkasındaki gerçekler hakkında bilgi vereceğiz.

Son zamanlarda veganların öncü olduğu ve pek çok sağlıkçının, araştırmacının, tıp hekimlerinin desteklediği konu;  SÜT ZARARLIDIR!

Peki, gerçekten öyle mi? Bugün çocukluktan kalma bir alışkanlığımız olan süte yeni bir bakış açısıyla bakacağız.

Sütün içerisinde bulunan laktoz ciddi bir alerjendir. Tanısı konmamış vakalarla birlikte toplumun %75’inin laktoz intoleransı olduğu biliniyor. Yani bu kişiler laktoz içeren besinleri doğru metabolize edemiyor.

Eğer bir besine intöleransınız varsa bu besini tükettikçe bağırsaklarda İnflamasyon gelişiyor ve bağırsak normale göre geçirgen bir hal alıyor. Son yıllarda artan geçirgen bağırsak sendromunun bir emilim bozukluğuna bağlı olduğu biliniyor. Geçirgen bağırsak sendromu kişide;

  • Alerjen hastalıklara,
  • Otoimmün hastalıklara,
  • Sosyal hayatın durmasına ve 
  • Kronik yorgunluğa sebep oluyor.

Bu durumda artık tam anlamıyla emilim bozuklukları baş gösterecektir. Yani sadece süt için değil diğer tüm vitaminler ve mineraller için de aynı durum söz konusu olacaktır. Örneğin kişi süt, peynir, yumurta tüketiyor diyelim ve vücudunda ciddi oranda folik ait, demir, b12 vitamin eksikliği varsa bu kişilerde iyileşme sağlamak için bir süre süt ve süt ürünlerinden elimine diyet yapılmalıdır. 

İnflamasyon dediğimiz durum, vücudun var olan bir hasarı onarma göstergesidir. İnflamasyon durumunda buna şimdilik süt içme diyelim, eğer kişide bir intolerans durumu varsa kişi süt tükettiğinde bağırsaklar emilimi yapamadığı için onu düşman olarak görüp vücudu onarmaya ve korumaya çalışıyor. Kronik İnflamasyon ise vücut uzun vadede sürekli olarak tehdit altındaymış gibi savaşıyor ve artık kendine zarar vermeye başlıyor.

Laktoz, degolaktoz gibi maddeler vücutta sürekli İnflamasyon oluşturur. Vücut bunlarla savaşmak için DNA mutasyonlarına başlar ki bu da kanserin habercisidir. Yapılan bir çalışmada düzenli süt tüketen insanların vegan insanlara oranla prostat, meme gibi kanser türlerinin daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Büyüme deyince kulaklara hoş gelebilir, ancak süt sadece iyi hücreleri büyütmez. Kötü, hasar görmüş, tümörü, kanser hücrelerini de aynı oranda büyütür.

Diyabet- Süt İlişkisi

Çok sık karşılaştığımız bir olaydır, diyabet hastalarına ara öğünlerde muhakkak meyve+süt kombinasyonu verilir. Kefir, yoğurt, süt gibi besinler çok kolay sindirilir. Bunların yapısına baktığımızda galaktoz ve glikozun birleşmesiyle oluşur ve bu iki bileşen çok çabuk sindirilip kana karışır. Dolayısıyla diyabet hastası olan kişilerde anlık hiperglisemi riski ve bu durumun süreklilik kazanması hastalığın gidişatı açısından negatif etkiye sahiptir. Kişide diyabetin ve insülin direncinin kırılması için yapılacaklar şunlar olmalıdır;

  • İyi bir uyku düzeni kurulmalı,
  • Stres yönetimini öğrenmeli, 
  • Bol lifli gıdalar tüketmeli,
  • Uzun süreli açlık ile sürekli insülin salgılanmasını önlemeli,
  • Tercihen karbonhidratı glütensiz besinlerden karşılamalı,
  • Zerdeçal, yaban mersini, çemen otu, tarçın, sarımsak, çörekotu gibi fonksiyonel besinleri diyetine eklemelidir.

Peki, Yoğurt Ve Peynir İçinde Mi Aynıları Geçerli?

Evet efendim. Yoğurt ve peynir içinde aynıları geçerlidir. Mayalanan süt tabii ki bir miktar laktoz kaybediyor ancak burada önemli olan konu sadece laktoz değil. Sütün protein yapısı ile peynir ve yoğurdun protein yapısı aynıdır. Yani alerjiyi oluşturan etmenler tam anlamıyla azalmıyor. Eğer kişi sağlıklıysa belki peynir ve yoğurttan sütte rahatsız olduğu kadar olmayacaktır. Sık sık olmamak şartıyla diyete eklenebilir. Ancak kişide var olan bir hastalık varsa bunları da kullanmamalıdır.

Ancak içeriklerindeki bakteri miktarı sayesinde bağırsak florasını düzenleyici etkisini göz ardı edemeyiz. Bu sebeple kişilerde bir hastalık yoksa ve doğal olduğuna emin olunan yoğurt/kefir/peynir varsa sıklığı belirlenerek tüketilebilir.

Kalsiyumu Nereden Alacağız?

Teknoloji çağında olmanın dezavantajlarını sağlık alanında da görmek mümkün. Çok fazla yanlış bilginin dilden dile aktarıldığı bu dönemde özellikle kemik erimesiyle kalsiyum arasında bir bağlantı kuruluyor. Yapılan son çalışmalar bize gösteriyor ki, kemik gelişimi için önemli olan faktörler demir, hormonlar ve kemik yapısıdır. 

Süt yavru içindir. 5 aylık bir ineği 1 ayda 30-40 kilo arttıran süt insan vücudunda neler yapar gelin bir düşünelim.  Sütten insana gelen büyüme hormonları düşünüldüğünde aslında vücudun kendi hormon dengesini bozarak pek çok kronik hastalığı da beraberinde getiriyor. 

Süt yerine, tahin, kuruyemiş, yeşil yapraklı sebzeleri tercih edebiliriz.

EMİLİM

Sütün içindeki emilebilir kalsiyuma bakıldığında aslında miktarı oldukça azdır. Hatta öyle ki, 1 bardak badem ile 1 bardak sütün ‘emilebilir kalsiyum’ oranı neredeyse aynıdır. 

Özetlemek gerekirse süt;

  • Alerjiyi arttırır.
  • Kilo alımına sebep olur.
  • Migren ataklarını ciddi oranda arttırır.
  • Hormonel yapıyı bozar.
  • Kronik yorgunluğa sebep olur.
  • İnsülin direncini tetikler.

Kaynakça

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/1…​

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/1…​

https://ijponline.biomedcentral.com/a…

Sağlıklı beslenme hakkında detaylı bilgi almak için Diyetisyen Hizmetleri sayfasını inceleyebilirsiniz.

Scroll to Top